kore go

Kore’ye çıkan taşlı yol

ODTÜ’den Seul’e Go yolculuğu

Bertan ve Hüsrev, Ankaralı iki Go oyuncusu, Go’da kendilerini geliştirebilmek için kariyerlerini bir kenara bıraktılar ve Güney Kore’de Myongji Üniversitesi’nde yüksek lisansa başladılar. Şu sıralar bir yandan da deneyimlerini ve gözlemlerini Taşlı Yol bloğunda paylaşıyorlar. Öğrencilerimiz ve ilgilenenler için Go maceralarını ve Kore’yi kendilerinden dinlemek istedik.

Not: Kore dilinde Go oyununun adı “Baduk”tur.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Eğitim ve çalışma alanlarınız neler? Go haricinde ilgi alanlarınız nelerdir?

Bertan Bilen(BB): Ben Ankara’da doğdum büyüdüm. Hacettepe Üniversitesi Matematik Bölümü’nü bitirdim. Okulu bitirmeden 2009 yılında web geliştirici olarak çalışmaya başladım. İş hayatıyla birlikte aynı zamanda yine Hacettepe Üniversitesi Bilişim Sistemleri’nde yüksek lisansıma devam ediyordum ki hem iş hayatını hem de yüksek lisansı bırakıp Kore’de Baduk Çalışmaları bölümünde yüksek lisans yapma kararı aldık. Go oyunu dışında fotoğraf ve bisiklet ile ilgileniyorum fakat fotoğraf çok eski, bisiklet ise çok yeni bir hobi dolayısıyla şu an için çok vaktimi alan hobiler değil. Sanıyorum bu aralar en çok editörlüğünü yaptığımız Taşlı Yol ve freelance yaptığım işler vaktimi alıyor. 

Hüsrev Aksüt(HA): – Ben Manisa’da doğdum ve büyüdüm, üniversiteyi Ankara’da okudum. 2009 yılında Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun olup aynı bölümde yüksek lisans eğitimine başladım. 2011 yılında yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra askere gittim. Askerlik dönüşü Ankara’daki bir savunma sanayi firmasında çalışmaya başladım. İki yıllık iş hayatı sonrası, Myongji Üniversitesi Baduk Çalışmaları bölümünde yüksek lisans eğitimi yapabilmek için Güney Kore Hükümet Bursu’nu almaya hak kazanınca iş hayatını terk edip Kore’ye yerleştim. Go dışındaki ilgi alanlarım; seyahat etmek, kitap okumak, bisiklet, futbol ve şu sıralar Korece…

 Yongjusa Tapınağı ziyareti

Önde Bertan Bilen, arkada Hüsrev Aksüt. Tapınak ziyaretinde Go maçına başlamadan önce.

Go’ya nasıl başladınız ve neden ilgi duydunuz?

BB: Go oynamaya 2005 yılında başladım. Daha öncesinde 2002 yılında kuralları öğrenmiştim fakat üniversite sınavı yüzünden çok vakit ayıramamıştım. Sonrasında Hacettepe Üniversitesi Go Topluluğu’yla tanışmamla birlikte tekrar başladım. Go oyununu ilk defa lise yıllarında Pi filminde görüp de merak etmiştim. Aynı şekilde matematiğe olan ilgim de o filmle birlikte artmıştı.

HA: Go oynamaya 2006 yılında başladım. Go oyunundan lise yıllarında bir arkadaşım aracılığıyla haberdar olmuştum ancak 2006 yılında başlayabildim. Kendimi bildim bileli, genel olarak oyunlara, özel olarak da strateji ve zeka oyunlarına ilgili duyduğum için Go’ya da ısınmam pek zor olmadı.

Go’da kendinizi geliştirmek için Kore’ye gitmek fikri nasıl ortaya çıktı? Ya da oraya giderken -dil öğrenmek gibi- sizi motive eden başka amaçlarınız var mıydı?

BB: Benim öncelikli motivasyonum hali hazırda devam eden hayatımdan sıkılmış olmamdı. Bir şekilde değiştirmek istiyordum ve istifa etmeden 1-1.5 yıl öncesinde alternatif aramaya başlamıştım zaten. O süreçte daha önce de istifa edip çalışmadan geçinme girişimim olmuştu. Yaklaşık 1 yıl kadar sürdü ve sonrasında Dünya Amatör Go Şampiyonası için Japonya’ya ve oradan da Kore’ye gittim. Her şey Kore’de geçirdiğim 2 ayda şekillendi sanıyorum. Myongji Üniversitesi’ni gezmemiz ve oradaki insanlarla konuşmamız, karar vermemizi kolaylaştırdı.

HA: Benim de temel motivasyonum mevcut yaşantımdan sıkılmış olmamdı. 2013 yılında Güney Kore Başbakanlık Kupası’na katılmak için Kore’ye gittiğimde 3 hafta kadar Kore’de kalma fırsatım oldu. Bu süreçte Bertan ile 2 hafta süreyle BIBA’da (Blackie’s International Baduk Academy) kalma ve Go çalışma fırsatım oldu. Ayrıca Myongji Üniversitesi Baduk Çalışmaları bölümünü ziyaret etme ve burslar hakkında bilgi alma imkanı da bulduk. Bursa başvurma kararı aldıktan sonra gerisi geldi zaten. Buraya gelirken dil öğrenmek ve nicedir ilgi duyduğum bir kültürü tadabilecek olmak da beni motive etti.

Geoje Adası Gezisi

Geoje Adası Gezisi

Kore’ye gitme süreci nasıl işledi? Başvuru prosedürleri, maliyetleri ve varsa burs imkanları hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? 

BB: Hüsrev’le benim süreçlerimiz biraz farklı. Ben Myongji Üniversitesi’nin kendi bursunu aldım ve sanıyorum bizdeki harç bursuna karşılık geliyor. Genel olarak söylemek gerekirse benim başvuru süreci çok rahat geçti. Hüsrev’in kazandığı bursa, ortalamam yetmediği için başvuramıyordum dolayısıyla tek şansım zaten şu anda aldığım burstu. Çok fazla düşünmedim, arada kalmadım haliyle. Başvurdum ve kısa bir süre sonra da bursun çıktığı haberini aldım. Başvuru süreciyle ilgili bir yazı yazmıştım Taşlı Yol’a. Detaylı bilgi isteyenlere yardımcı olabilir diye düşünüyorum.

HA: Biz gelmeden önce birkaç burstan haberdardık ancak buraya gelince fark ettim ki çok çeşitli burs imkanları mevcut. Ben Güney Kore Hükümeti’nin verdiği KGSP (Korean Government Scholarship Program) bursuna başvurdum şartlarının çok iyi olmasından ötürü. Taşlı Yol’a henüz burs ve başvuru süreciyle ilgili bir yazı yazmadım ama burs hakkında internet üzerinden yeterince bilgi edinmek mümkün. Bu burs kapsamında; Kore’ye geliş uçak bileti (ve mezun olup dönerken dönüş bileti), 1 yıllık dil okulu ücreti, 2 yıllık yüksek lisans eğitimi ücreti (doktora yapanlar için 3 yıl) ile Kore’ye yerleşme masrafı, tez masrafları ve sağlık sigortası gibi ekstra masraflar karşılanıyor. Bunlara ek olarak, aylık yaklaşık 900$ tutarında bir burs veriliyor dil okulu ve yüksek lisans eğitimi boyunca.

Seul'de Kedi Kafe

Seul’de Kedi Kafe

Oraya alışabildiniz mi? Yemekleriyle aranız nasıl?

BB: Alışmakla ilgili çok fazla bir sorun yaşadığımızı düşünmüyorum. Belki de bizim kafamız fazla rahat o da bir sebep olabilir. Bu Kore’ye ikinci gelişimiz ve iki ziyaretimiz arasında vejetaryen olmaya karar verdik dolayısıyla hem etli yemeklerini hem de vejetaryen yemeklerini tatma şansımız oldu. Yemek kültürü bence Asya ülkeleri arasında alışması en rahat olanı. Dil bilmemekten kaynaklı vejetaryen yemek bulmakta zorlandığım zamanlar oldu ama sürekli aynı restorana gidince işler biraz daha kolaylaşıyor. Tabii o arada dil de öğreniyorsunuz onun da etkisi var. Şu an için benim yemeklerle ya da genel olarak Kore’yle ilgili bir sıkıntım yok.

HA: Buradaki yaşam Türkiye’den daha zor gelmiyor bana da kesinlikle, hatta zaman zaman çok daha rahat geldiği de oluyor. Koreli arkadaşların yardımseverliklerine şaşırıp kaldığımız çok oluyor, insanlar genel olarak sıcak davranıyorlar yabancılara. Yemekler de Bertan’ın dediği gibi, başlarda, vejetaryen olmamızdan ötürü benzer şeyleri yiyip dursak da dili öğrendikçe ve çevreyi keşfettikçe yelpazemiz genişliyor. Koreliler yemek yemeyi çok seviyorlar ve çok fazla yiyorlar bu arada, o yüzden Güney Kore mutfağı da epey zengin. Bu arada acıyı sevmiyorsanız ya da yiyemiyorsanız birçok Güney Kore yemeğinden mahrum kalmak durumundasınız.

Güney Kore yemekleri

“Acıyı sevmiyorsanız ya da yiyemiyorsanız birçok Kore yemeğinden mahrum kalmak durumundasınız.”

Oradaki Go okullarından ve kulüplerinden bahsedebilir misiniz? 

HA: Türkiye’de biz genelde hafta sonları bir kafede buluşup oynardık. Toplanıp da Go çalıştığımız çok nadir bir durum. Burada ise iki çeşit kurum mevcut. Birincisi, günlük giriş ücreti ödenerek girilen oyun salonları. Bu salonlara genelde yaşlı amcalar takılıyor, bizdeki kahveye gidip okey/iskambil oynama kültürüne eş. İkincisi ise Go okulları/akademileri. Buralardaysa genellikle üniversite çağına gelmemiş öğrenciler, hafta içi her gün okul çıkışında gelip geç saatlere kadar bir Go öğretmeni –genellikle profesyonel- eşliğinde ciddi ciddi Go çalışıyorlar. Lig maçları yapıp profesyonel oyunları inceleyip joseki/fuseki/yose çalışıp oyunlarını okuldaki öğretmene yorumlatıyorlar.

Benim bulunduğum şehirde düzenli olarak böyle bir Go okuluna gidiyoruz biz de okuldan bir arkadaşımla, o yüzden enikonu gözlemleme fırsatım oluyor ve buradaki Go kültürü bambaşka diyebilirim. Öğrenciler için Go okulu, haftada birkaç saat hobi olarak gittikleri bir yer olmaktan ziyade hayatlarının temel bir parçası gibi. Öğretmen-öğrenci ilişkisi de sıradan bir öğretmen-öğrenci ilişkisi gibi değil de Uzak Doğu felsefesinde yer alan öğretmen-öğrenci ilişkisi gibi.

Go’da gelişmek isteyen Go oyuncularına tavsiyeleriniz nelerdir?

HA: Biz genel olarak oyun oynayarak, turnuvalara katılarak, birkaç kitap okuyarak, pro oyunları izleyerek geliştiriyoruz seviyelerimizi. Birçoğumuz da belli bir seviyede tıkanıp kalıyor sonra uzun yıllar boyunca. Bence oyunda gerçekten gelişmek istiyorsak; işin sırrı yukarıdaki soruda belirttiğim gibi oyunu ciddiye alıp daha disiplinli çalışmak. Bireysel çalışmak her zaman daha meşakkatli görünüyor bana, kendimizden daha yüksek seviyeli biriyle -bir öğretmenle- çalışırsak, hatalarımızı ve eksikliklerimizi çok daha çabuk fark edip çok daha hızlı ilerleriz diye düşünüyorum.

Hangıl Günü - Global Festival

Hangıl Günü – Global Festival

Güney Korelilerin tarihsel nedenlerden ötürü Türkleri çok sevdikleri söylenir. Sizin yaşadıklarınızdan yola çıkarsak bu doğru bir bilgi mi yoksa sizce abartılmış bir konu mu?

BB: Burada birçok defa bu muhabbetin içinde buldum kendimi. Türkiye’den geldiğimi duyan birçok insan “oo kardeş ülke” (fakat erkek kardeş. “brother country”) tepkisi verdi. Bu yakınlığın iki sebebi var bence. Bir tanesi Kore Savaşı ikincisi de 2002 Dünya Kupası. Tarihle ilgili olanlar Kore Savaşı sebebiyle, ilgili olmayanlar ya da yaşça daha genç olanlar Dünya Kupası sebebiyle bir yakınlık duyuyor gibi. Türkiyeli turistlerin her ülkede yaşayabileceği bir şey değil. Kıymetini bilmek lazım 🙂

Kore dili nasıl bir dil? Öğrenmesi nispeten kolay mıdır?

BB: Korece ve Türkçe aynı dil ailesinden. Dolayısıyla benzerlikleri var. Bunları söylemek bu zamana kadar öğrendiklerimizle biraz iddialı kaçabilir fakat eğer sonradan işler karışmayacaksa şu ana kadar ek yapıları ya da genel olarak gramer yapısı benzer. Kore’ye gelmeden önce de bir çok defa Korece’nin Asya dilleri arasında öğrenmesi en kolay olanlardan birisi olduğunu duymuştuk.

HA: Gramer konusunda herhangi bir sıkıntı yaşayacak gibi durmuyoruz. Geriye kelimeleri öğrenmek kalıyor temel olarak. Lakin, telaffuz kısmında epey terleyecek gibi hissediyorum ben birbirine çok benzer ama farklı seslerden dolayı.

Daego Go Okulu

Hüsrev Aksüt Daego Go Okulu’nda

Kore’de Go’nun yeri hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Go oyuncusu nüfusu yaygın mı? Fanatik bir kitlesi var mı? 

HA: Kore’de Go’nun ne olduğunu bilmeyen yok, tanınırlık açısından bizdeki tavla gibi yani. Oyuncu nüfusu da haliyle kalabalık. İki farklı Go televizyon kanalı mevcut olduğundan dolayı fanatik bir kitlesi de oluyor tabii. Oyunun kurallarını bilmeyenler dahi Lee Sedol ve Lee Changho gibi ünlü oyuncuları tanıyor. Burada insanlarla tanışırken sorulan ilk sorulardan biri hangi bölümü okuyacağımız olduğu için sıkça karşılaştığım bir durum ise birçok Koreli’nin Kore’de bir üniversitede Baduk(Go) bölümü olduğundan bihaber oldukları. Onların varlığından habersiz oldukları bir bölümü okumak için dünyanın öbür ucundan insanların Kore’ye gelmiş olmalarına çok şaşırıyorlar.

BB: Benim etrafımda birçok insan oyunu aileden (çoğunlukla ailenin yaşlı erkeklerinden) duymuş. Birkaç kişiye “Sen de oynuyor musun?” diye sorduğumda bir kaç defa “Maçlar çok uzun sürüyor sıkıcı değil mi?” cevabıyla ya da şakayla karışık olarak “Babam oynarken bir kaç defa izledim ama ben hiç başlamadım. Ben o kadar zeki değilim” cevabıyla karşılaştım. Bir de benim yüksek lisansta şu an aldığım derste bir kaç defa lafı geçti. Son yıllarda Asya’da Go oynayan insan nüfusunda düşüş varmış. Yeni nesle oyunu sevdirmenin yolları aranıyormuş.

Koreliler Go bir yana sosyal hayatlarında ve özel zamanlarında daha çok neler yapıyorlar? Yoğun oynadıkları diğer oyunlar nelerdir?

HA: Benim gözlemlediğim kadarıyla spora genel olarak ilgililer. Ulaşımını bisiklet ile sağlayan, her gün yürüyüşe, her hafta sonu tırmanışa giden çok sayıda insan var. Bu insanların önemli bir kısmını da yaş ortalaması yüksek bireyler oluşturuyor. Go’nun dışında Çin satrancını ve umok’u (gomoku) da oynayan büyük bir kitle var. Bilgisayar oyunlarına olan ilgileri zaten malumunuz. Drinking games diye tabir edilen, içki içerken oynanan onlarca birbirinden eğlenceli oyunlarından da bahsetmemek olmaz.

BB: Genel olarak spora meraklılar sahiden. Hüsrev’in saydıklarının yanında, beyzbol ve golfün Kore’deki en popüler sporlardan olması bana hala çok garip geliyor  🙂

Sizce Batı’nın Go’da Uzak Doğu’yu yakın zamanda yakalaması mümkün müdür?

BB: Mümkün değil 🙂

HA: En azından birkaç nesil boyunca mümkün değil.

Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz…

Bertan ve Hüsrev  Güney Kore ve Go’yla ilgili yazılarına Taşlı Yol bloğundan ulaşabilirsiniz.

tasliyol

0 cevaplar

Cevapla

Yazıyla ilgili yorumlarınızı yazabilirsiniz.
Buraya yorumlarınızı yazabilirsiniz!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir