herkes go oynayıncaya dek

Bir gün herkes Go oynayıncaya dek…

İstanbul Go Okulu adını koyalı bir buçuk sene oldu. Bu işin hakkını verelim, tüm enerjimizle bu oyunun güzelliklerini keşfedelim ve anlatabildiğimiz kadar anlatalım istedik. Bir tam eğitim yılını geride bıraktık, 400’e yakın öğrenciye ders vermişiz. Sunumlar, tanıtımlar ve medya çalışmaları ile binlerce insana ulaştık. 4 yıl önce Go Dergisi’ni çıkarırken “Bir gün herkes Go oynayacak” diye yazmıştım. O bir şakaydı. Ama o şaka bizi etkilemiş olmalı; Go bilmeyen bir kişi daha varsa bizim işimiz bitmemiş demektir.

Bir çocuğun doğal konstrasyonu

Peki ya çocuklar bu deneyimin neresinde? Onlarla yaşadığımız deneyimin ayrı bir yeri var. 12 yaşında bir çocuğu hiçbir mecburiyeti olmadan masanın başında, sandalyesini terk etmeden bir saatten fazla ne tutabilir? Etrafında konuşulanları duymadan, sadece yapacağı hamleleri ve geliştireceği planları hesap eden bir çocuğun deneyimini nasıl tarif edebiliriz? Buna sebep olan sadece bir oyun olamaz.

Evet Go her şeyden önce bir oyun ama aynı zamanda bir oyundan daha fazlası.

Go oynarken sadece tek bir amacınız yok: Taşları esir etmelisiniz ama yeri geldiğinde taşlarınızı feda etmelisiniz, hamlenizi düşünmelisiniz ama hemen ardından rakibin yerine geçip onun hamlelerini de düşünmelisiniz, alanları ele geçirmelisiniz ama aynı zamanda bazı alanlardan vazgeçmelisiniz. Tıpkı gerçek hayattaki gibi Go’da da mutlak bir zafer yok, paylaşmanız ve rakibe de yaşam hakkı tanımanız gerekir. Olabildiğince esnek olmalı ama bu esnekliğin içinde hedefinize gidebilmelisiniz. Mücadele bazen yarım puanlık bir galibiyet bazense amansız bir nefes yarışı için olabilir.

Sente öğretmenlerde!

Bir Gün herkes Go oynayıncaya dek

Öğretmenlerin geleceği inşa ettikleri söylendiğinde, bu bana fazla nostaljik bir tarif gibi gelirdi. Öğretmenlerin böylesine soyut ve uzun vadeli bir geri dönüşten nasıl motive olduklarını da anlamazdım. Ama şimdi kendi öğrencilerimi turnuvalarda yarışırken ve “sente”nin öneminden bahsederken gördükçe onları daha iyi anlamaya başladım. Ve “öğretmenim” dediklerinde artık pek garipsemiyorum.

Tarih: 10 Temmuz 2012
Yazan: Mehmet Emin Barsbey

0 cevaplar

Cevapla

Yazıyla ilgili yorumlarınızı yazabilirsiniz.
Buraya yorumlarınızı yazabilirsiniz!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir